Bir zamanlar, rengârenk bir ormanda minik bir tavşan vardı. Adı Maviş’ti. Maviş çok neşeliydi. Bir gün, ormanın sesleri duyuldu: “tık tık tık… hop hop hop… pof pof pof!” Konuşan kuşlar, şakacı sincaplar ve neşeli kirpiler onlarla birlikteydi. Maviş, arkadaşlarıyla oynarken, renklerin ve sayıların dünyasını keşfetti. Birden minderi gibi yumuşak yapraklar üzerinde zıp zıp zıpladı!
Maviş ve arkadaşları çok mutluydu. Birlikte şarkı söylerken, “vız vız” uçan arıların sesiyle eğlendiler. Sincaplar, renkli meşe palamudu topladı. Kuşlar, mavi gökyüzünde uçarak “şıp şıp şıp” sesler çıkarıyordu.
Yine bir gün, minik bir karıncayla tanıştılar. Karınca, yardım etmek istedi. “Hadi, paylaşalım!” dedi. Herkes kendi oyuncaklarını paylaştı. Bu, onların en güzel dersi oldu: **Paylaşmak çok hoş**!
Sonra, minik martı bir çiçekden başka bir çiçeğe uçtu. Onun kanatlarını izlerken, herkes hayran kaldı. Martı, “birlikte sabretmek ve doğayı sevmek çok güzeldir” dedi.
Malum, gece yaklaşıyordu. Ama önce sessizce, uyku öncesi masal zamanı başladı. Tatlı bir ninni gibi yumuşacık şarkılar mırıldanırken, minik dostlar, **çocuk masalları**, **eğitici masal** ve **3 yaş masalı** tadında sonunda huzurla uykuya daldılar.
Ve böylece, yeniden, renkli orman ve tatlı hayvanlar, mutlu ve sevgiyle yaşadı. En güzel günler, arkadaşlık ve paylaşmanın ve doğayı sevmenin değeriyle dolup taştı. Tık tık tık, hop hop hop, pof pof pof… vız vız, şıp şıp, mışıl mışıl rüyalara yolculuk ederek başladı.
Mutlu son, sevgiyle biter…
