Bir zamanlar, güzel mi güzel, rengârenk bir orman vardı. Bu ormanda Nazlıcan adında tatlı mı tatlı bir kız çocuğu yaşardı. Nazlıcan’ın en sevdiği şey, ormanın içinde yeni arkadaşlar bulmaktı. Bir sabah, güneş şapşap şap şap ışıldarken, Nazlıcan ormanın yolunu tuttu. Tık tık tık diye ayaklarıyla toprağı tıklatırken, kepçe kulaklı havuçkulak adlı küçük tavşan onu karşıladı. “Merhaba! Merhaba!” dedi havuçkulak hop hop hop diye sevinçle zıplayarak.
Nazlıcan, gülümseyerek “Günaydın! Bugün yeni arkadaşlar arıyorum,” dedi. Birlikte yürürlerken, şıp şıp şıp akan bir dereye rastladılar. Dere kenarında minik bir yılan vardı. Yılan seslenip, “Hooop! Hooop! Dere sesini duydunuz mu?” dedi. O da, “Benim en sevdiğim şey, suyun şıp şıp şıp sesidir,” diye ekledi.
Ormanın derinliklerinde renkli kelebekler uçuşuyordu. “Vız vız vız!” diye ses çıkaran bu kelebekler, toplamda kaç tane olduklarını sayıyorlardı. Nazlıcan, “Üç! Dört! Beş!” diye sayı saydı, kelebekler kanat çırparak “Pof pof pof!” diye şak şak yaptı.
Biraz ileride, yapraklar arasında saklanmış tatlı mı tatlı bir sincap vardı. Sincap, “Hoş geldiniz! Şeker gibi bir arkadaş olmak ister misiniz?” diye sordu. Nazlıcan ve arkadaşları hep birden “Evet! Evet!” diye bağırdılar. Sincap, “Bakın! Bu ormandaki en güzel şey, paylaşmak ve yardım etmek,” dedi. Bu sözle, hepsi tekrar “Tık tık tık!” yaparak anlaştılar.
Ormanda oyunlar oynarken, Nazlıcan ve arkadaşları doğanın ne kadar güzel olduğunu keşfettiler. Çiçekler, ağaçlar ve renkli yapraklar, onlara yeni şeyler öğretmişti. Nazircan, “Her zaman doğayı sev,” dedi. “Ve arkadaşlarımızla paylaşmayı unutma!” Öğretici masallar bunlardır. Sonra herkes yumuşacık bir uykuya daldı. Rüyalarda birlikte mutlu olurlar. Gün doğarken, nazikçe uyku öncesi masal sona erdi ve hepsi mutlu, huzurlu uyudu. Şimdi, pof pof pof, huzurlu uykular gibi uyumaya hazır ol!”

