Bir zamanlar, güzel mi güzel renkli bir ormanda, küçük bir kız vardı. Onun adı Nazlıcan’dı. Nazlıcan’la birlikte ormanda pek çok sevimli hayvan yaşardı. Bir sabah, Nazlıcan mutfaktan çıktı ve büyük bir sevinçle söyledi: “Hop hop hop! Bugün yeni şeyler öğreneceğim!” Güneş ışıkları, ağaçların yapraklarında pın pın pın diye parıldıyordu. Nazlıcan, yanına minik köpek dostu Minik, yumuşacık Tavşancık, şirin Minnak ve çılgın Renkli Kuş’u da aldı. Tık tık tık diye adım adım ormanın yolunu izlerken, hepsi beraber uyku öncesi masal için heyecanlandı.
İlk durakta, Minik köpek, büyük büyük gözleriyle neşeyle seslendi: “Vız vız vız! Bu arı arkadaşlar gibi, hep birlikte çalışmak ne kadar güzel değil mi?” Minik, arıların bal yaparken nasıl sabırla hiç durmadan çalıştığını anlatıyordu. Nazlıcan sevgiyle gülümsedi ve “Paylaşmak da çok güzel bir şey!” dedi.
İkinci durakta, Tavşancık hop hop hop diye zıpladı ve dedi: “Birlikte 5 şirin şekil bulalım! Bir daire, bir kare, bir üçgen, ve… ya da başka ne olabilir?” Hepsi birlikte şekillerin renklerini ve sayısını sayarken, şıp şıp şıp gibi su sesleri çıktı. O sırada Minnak, fış fış diye neşeyle suyun şırıltısını dinletti ve “Doğa bizi çok seviyor!” diye seslendi.
Son durakta, Renkli Kuş uçup geldi ve: “Nazlıcan, en güzel renkler hangileri?” diye sordu. Nazlıcan ve arkadaşları, yeşil yapraklar, mavi gökyüzü, sarı güneş ve kırmızı güller arasında, doğal renkleri ve onların ne kadar güzel olduğunu öğrendi. Renkli Kuş, cıvıltısıyla: “Doğayı sev, ona iyi davran!” dedi.
Masal bittiğinde, hepsi yavaşça uzandı ve mışıl mışıl uykuya daldı. Nazlıcan, arkadaşlarına sarıldı ve dedi ki: “Bugün öğrendiğimiz şeyleri hiç unutmayalım. Paylaşmak ve sevgiyle yaşamak ne kadar güzel!” Tık tık tık diye sona eren gün, tatlı rüyalara yolculukla bitti.
İşte böylece Masal arkadaşlık, sabır ve doğa sevgisiyle dolu, çok eğitici ve neşeli bir uyku öncesi masaldı. Hepsi sevgiyle uyudular, çünkü en güzel şeyler paylaşmaktır.
