Bir varmış, bir yokmuş… Çok güzel, yemyeşil bir ormanın içinde küçük bir köy varmış. Bu köyde güzel mi güzel, şirin mi şirin küçük bir kız çocuğu yaşarmış. Onun adı Nazlıcanmış. Nazlıcan, tatlı mı tatlı, neşeli mi neşeliymiş. En sevdiği şey ise ormanı keşfetmekmiş. Bir gün sabah erken saatlerde, ;tık tık tık;; diye kapı çalınmış. Ah ne gürültüymüş bu! Nazlıcan sevinçle koşmuş; hop hop hop diye seslenmiş:
— Kim o? Nerede o dışarda?
Bir bakmış ki, karşısında ponçik mi ponçik, renkleriyle görenleri büyüleyen bir kelebek var! Kelebek parlak kanatlarıyla uçup uçup duruyor. Bu kelebek, birdenbire onlara katılan renkli arkadaşlar gibiydi. Yüzü gülen, kanatları şeffaf, her biri farklı renklerde, tık tık tık diye ses çıkaran küçük kelebekler…
— Merhaba Nazlıcan! Ben ve arkadaşlarım, Renkli Kelebekler ailesiyiz. Sana gizli bir yerde çok güzel şeyler göstermeye geldik!
Nazlıcan çok mutlu olmuş. Tiş tiş, şıp şıp su sesiyle, kelebekler etrafa uçuşurken, *vız vız* diye bal arısı da görmemezlikten gelmemiş. Kelebekler, Nazlıcan’ı ormanın derinliklerine götürmüş. Orada, büyük bir meşe ağacının altında, renkli taşlar ve çiçekler varmış. Çok güzelmiş her şey!
Bir yanda mavi, diğer yanda sarı, kırmızı ve mor renklerde olan bütün o taşlar, doğanın en güzel sanat eserleriymiş. Renkler, sayılar ve şekiller hakkında konuşurken, çocuklar çok eğlenmiş. Bir yandan da, *pof pof pof* gibi mutluluk sesleri yankılanmış.
Kelebekler, Nazlıcan’a paylaşmanın ne kadar güzel olduğunu anlatmış. Birlikte yürürken, bir arkadaşları daha vardı: Minik Tavşan, onun kulakları uzun ve yumuşacıkmış. Tavşan da arkadaşlarına katılmış ve böylelikle orman, yeni arkadaşlarla çok şenlenmiş.
Birlikte ormanın içinde *zıp zıp* zıplarken, bir kuş cıvıltısıyla, doğadaki renklerin ve şekillerin harika uyumu fark edilmiş. Nazlıcan, doğayı severek, onu korumayı öğrenmiş. Ayrıca, sıcakkanlı arkadaşlarına yardım etmek istiyor ve elini yıkarken *şıp şıp* diye su sesi duyuluyormuş.
Gün sonunda, güneş *pof pof pof* diye yavaş yavaş batarken, Nazlıcan ve arkadaşları, güzel bir ağaç gölgesinde oturmuş. Renkli kelebekler, yeni arkadaşlıkların ve paylaşmanın güzelliğini anlatmış. Nazlıcan, onları dinlerken, bol bol gülümsemiş ve kendi kendine bostan gibi içi *mışıl mışıl* huzur dolmuş.
Ve gece olunca, tüm arkadaşlar nazikçe uykuya dalmış. Nazlıcan da, tatlı bir müzik gibi mırıldanmış:
‘Şak şak şak, uykuya dal, rüya gibi huzur bul,
Renkler, sevgi, dostluk, hepsi bir arada, uyku şarkımızla dolup taşın…’
İşte, böylece, Nazlıcan ve arkadaşları mutlu ve sevgiyle dolu, renkli ve eğitici bir orman masalının sonunda, uykuya dalmışlar ve güzel rüyalar görmüşler.
*Gök gürültüsü, şıp şıp ve mışıl mışıl* sesleriyle, masalımız burada bitmiş. Tatlı uykular, sevgi dolu rüyalar sizlerle olsun, küçük kalpler!
