Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, bir köyde Keloğlan ile annesi yaşarmış. Keloğlan’ın saçı yokmuş, ama aklı başından fazlaymış. Köylüler “Kel oğlan, keleş oğlan!” diye severmiş onu.
Bir gün dağdan bir ses gelmiş: “Kör Bakır uyanır, hazineyi korur!” Köylüler korkmuş. Meğer dağın zirvesinde Kör Bakır adlı bir dev yaşarmış. Gözleri görmezmiş ama kulakları her şeyi duyarmış. Mağarasında üç sandık altın saklarmış. Kim yaklaşırsa, sopasıyla ezer geçermiş.
Keloğlan annesine: “Anacığım, ben o devi kandırıp hazineyi alacağım!” Annesi: “Aman oğlum, Kör Bakır seni un eder!” Keloğlan: “Merak etme, gözü görmese de aklım görür!”
Sırtına bir çuval almış, eline bir düdük, bir de tencere kapmış, dağa tırmanmış. Mağaraya varmış, dev uyuyormuş. Horultusu rüzgâr gibiymiş. Keloğlan düdüğü öttürmüş: “Fiiit!” Dev uyanmış: “Kim var orada? Kokluyorum, insan kokusu!”
Keloğlan sesini değiştirmiş, tencereye vurarak konuşmuş: “Ben insan değilim, ben cinim! Adım Keloğlan Cin! Seni denemeye geldim, üç soru soracağım. Doğru cevaplarsan hazine senin, bilemezsen benim!”
Kör Bakır gülmüş: “Sor bakalım küçük cin!”
Birinci soru: “Göz görmez, kulak duyar, ama en çok neyi sever?” Dev düşünmüş: “Altın!” Keloğlan: “Yanlış! En çok doğruyu sever!”
Dev sinirlenmiş, sopasını sallamış ama Keloğlan saklanmış.
İkinci soru: “Ne taş gibi sert, ama bir sözle erir?” Dev: “Demir!” Keloğlan: “Yanlış! Kalp erir!”
Dev daha çok kızmış, mağarayı sallamış.
Üçüncü soru: “Ne var ki, ne kadar büyük olursa olsun, bir avuçta taşınır?” Dev: “Dağ!” Keloğlan: “Yanlış! Akıl! En büyük hazine akıldır!”
Dev donmuş kalmış. Keloğlan hızla sandıkların kilidini açmış, içinden bir sihirli lamba çıkmış. Lambayı ovalamış, bir cin belirmiş: “Üç dilek hakkın var, efendim!”
Keloğlan dilemiş:
- “Kör Bakır’ın gözleri açılsın, ama artık kimseye zarar vermesin!”
- “Hazine köyümüze gelsin, herkes paylaşsın!”
- “Padişahın kızı beni istesin, düğünümüz olsun!”
Cin “Pıf!” demiş, her şey gerçekleşmiş. Kör Bakır gözlerini açmış, ama artık yumuşacık bir dev olmuş. Köye inmiş, çocuklara masal anlatır olmuş. Hazine köyü zengin etmiş. Padişah kızı Keloğlan’ı görmüş, âşık olmuş. Kırk gün kırk gece düğün yapmışlar.
Keloğlan annesini saraya almış, ömür boyu mutlu yaşamışlar.
Ve masal burada biter. Gökten üç elma düştü: Biri anlatana, biri dinleyene, biri de Keloğlan’a!
Göre göre, masallar bitmez; akıl kör devi bile yener.

