Bir zamanlar küçük bir köyde, sevgiyle bakan, sevimli bir çocuk vardı. Adı Kel Oğlan’dı. O, her gün dışarı çıkıp, doğayı keşfetmeyi çok severdi. Bir sabah, güneş gülümseyerek gökyüzünde parlarken, Kel Oğlan tık tık tık adımladı. Yolda küçük bir kelebek uçuşurdu, “vız vız vız,” diye şarkı söyleyerek ona eşlik etti.
Kel Oğlan, biraz ileride renkli taşlardan oluşan bir yol gördü. Bu yol şıp şıp şıp sesi çıkarıyordu. “Ha ha ha!” diye güldü. O yolun sonunda parlak ve büyük bir gökkuşağı vardı. Gökkuşağı, hop hop hop zıplayarak gökyüzüne yükseliyordu. Kel Oğlan şaşırmıştı. “Ne kadar güzel!” dedi.
Gökkuşağının altında, sevimli küçük bir karaca, şımşım şımşım diye isimlendirilen bir kirpi ve neşeli mavi bir kuş yaşıyordu. Bunlar da gökkuşağını izliyordu. Karaca, “Paylaşmak çok güzel, Kel Oğlan! Hadi, birlikte oynayalım,” dedi. Mışıl mışıl uyuyan tavşanlar ise yumuşacık tüyleriyle “pof pof pof” diye esnedi.
Kel Oğlan, arkadaşlarıyla çok sevindi. “Birlikte olmak, çok güzel!” dedi. Tık tık tık adımlarla, hep beraber gökkuşağının sırrını keşfetmek için yürüdüler. Bu sırada, sevimli mavi kuş “Fısıltı fısıltı, güzelliği paylaşmak daha da güzel olur!” dedi. Hepsi güzel renkleri ve şekilleri ince ince inceledi.
Gökkuşağının sonunda büyük bir ağaç vardı. Bu ağaç, 3 renkli yeşil yapraklara sahipti. Yaprakların arasında, küçücük, parlak bir taş saklıydı. Kel Oğlan, taşın üstüne dokundu ve “Vız vız!” diye ses çıkaran minik bir arı çıktı.
Arı, “İşte! Gökkuşağının sırrı, sevgi ve paylaşmadadır,” dedi. “Renkler ve şekiller, doğanın bize vermek istediği en güzel mesajdır. Paylaştıkça, renkler daha parlak olur!” Kel Oğlan ve arkadaşları, bu güzel mesajı aldı. Herkes yan yana durdu ve gökkuşağını izledi, “Hopp hopp hopp!” diye zıpladılar.
Günün sonunda, küçük köyde herkes mutlu, huzurlu ve sevgiyle doluydu. Kel Oğlan, “Paylaşmak en güzel şeymiş!” dedi. Akşam olduğunda, sevimli hayvanlar ve çocuklar, tatlı tatlı şarkılar söyleyerek uykuya daldı. Renkli masallar, uyku öncesi masal olarak dillerde dolaştı.
O gece, gökyüzünde yıldızlar “tık tık tık” ışıldadı, küçükler ise “sık sık mışıl mışıl” uyudular. Böylece, sevgi ve dostluk, her zaman ve her yerde büyüyerek devam etti. Mutlu ve neşeli rüyalara, güzel bir uykuyla veda edildi.
