Bir zamanlar, güzel bir ormanın içinde küçük bir köy varmış. Bu köyde Lafonten adında sevgi dolu ve neşeli bir tavşan yaşarmış. Lafonten çok meraklı ve hayal konusunda hayli iyiymiş. Bir gün, ormanın derinliklerinde gizemli bir rüya bahçesi keşfetti. Bu bahçe, masallar kadar renkli ve sihirliymiş. Her çiçek, her ağaç ve her hayvan, başka bir masalın parçasını anlatıyormuş. Lafonten, bu bahçede bir gece geçirmeye karar vermiş ve kendisini sihirli bir dünyada bulmuş. Bahçedeki her adımda yeni bir arkadaşla tanışmış. Birinci arkadaş, şirin bir sincapmış. Sincap ona, “Dünyada hep güzel şeyler görmek ve paylaşmak çok güzel!” demiş. Lafonten, sevgiyle arkadaşına gülümsemiş. Sonra, büyük bir göletin yanına gelmişler. Göletin içinde, parlak balıklar yüzüyormuş. Balıklar, “Herkes kendine özgüdür, bu yüzden insanlar da çok değerlidir!” demişler. Lafonten, balıkların sözlerini dikkatle dinlemiş ve içi sıcacık olmuş. Ayrıca, ormanın en yüksek ağacında büyük bir baykuş yaşarmış. Baykuş, “Bilgi ve sevgiyle büyüyen diller, kalpleri ısıtır!” diye seslenmiş. Lafonten, baykuşun sözlerini anlamış ve kendi yüreğinin ne kadar güzel şeyler taşıdığını fark etmiş. O gece, rüya bahçesinde birçok yeni arkadaş edinmiş ve onlarla birlikte şarkılar söylemiş. Her şeye sevgiyle bakmayı öğrenmiş. Sabah olunca, Lafonten uyanmış ve rüya bahçesinde olanların sadece bir rüya olduğunu düşünmüş. Ama aslında, o gece öğrendiği sevgiyi ve dostluğu hiç unutmamış. Artık, köydeki herkese sevgi ve arkadaşlık hikayelerini anlatmış. Herkes, Lafonten’den ilham almış ve kendi hayatlarında da sevgi ve paylaşmayı unutmamış. Lafonten ise her zaman yeni maceralara açık, sevgi dolu ve mutlu bir tavşan olmuş. Masal burada bitmiş, çünkü sevgi ve dostluk her zaman en güzel maceraların başlangıcıdır.

