Bir zamanlar, uçsuz bucaksız bir ormanda heybetli bir meşe ağacı yaşarmış. Kökleri toprağın derinliklerine iner, dalları gökyüzüne uzanırmış. Rüzgâr esse dalları hafifçe sallanır, fırtına kopsa dimdik dururmuş. Meşe, kendine çok güvenirmiş. “Ben bu ormanın kralıyım!” dermiş gururla. “Hiçbir güç beni eğemez, hiçbir fırtına beni deviremez!”
Orman kenarında, bir dere kıyısında ise incecik bir saz büyürmüş. Saz, rüzgâr esti mi eğilir, su aktı mı sallanırmış. Ama her seferinde doğrulur, yeşil yapraklarını güneşe açarmış. Meşe, saza yukarıdan bakar, alay edermiş: “Bak sen şu zavallıya! Birazcık rüzgârda bile iki büklüm oluyor. Benim gibi güçlü olsan, dimdik dururdun!”
Saz gülümseyerek cevap verirmiş: “Ey meşe kardeşim, güç sadece dimdik durmak değildir. Bazen eğilmek, hayatta kalmaktır.”
Günler geçmiş, bir yaz günü korkunç bir fırtına kopmuş. Gökyüzü kararmış, şimşekler çakmış, rüzgâr uluyarak ormanı sarsmış. Meşe, göğsünü gere gere direnmiş: “Beni yenemezsin!” diye haykırmış. Ama rüzgâr daha da şiddetlenmiş. Meşenin kalın kökleri toprağı tutmuş tutmuş, sonunda çatırdayarak kırılmış. Dev gibi gövdesi gürültüyle yere sermiş. Dalları kırılmış, yaprakları dağılmış.
Saz ise ne yapmış? Rüzgâr esti mi yere eğilmiş, fırtına vurdu mu su gibi akmış. Hiç direnmemiş, sadece esnemiş. Fırtına geçince yavaşça doğrulmuş, hâlâ capcanlı, hâlâ yeşil.

Meşe, yere yıkılmış halde saza bakmış ve iç çekmiş: “Haklıymışsın, saz kardeşim. Güç, kırılmamakta değil, eğilip kalkabilmekteymiş.”
Masaldan Çıkarılacak Ders: Gurur insanı kör eder, esneklik ise hayatta tutar. Dimdik durmak yerine, bazen rüzgâra uyum sağlamak en büyük güçtür.
(Bu masal, La Fontaine’in “Le Chêne et le Roseau” fablından esinlenerek Türkçe’ye uyarlanmıştır. Çocuklar için eğlenceli ve öğretici olsun diye kısa tutuldu.)

